Şam’dan yola çıkan bir ticaret kervanı güneye
doğru giderken çölde konaklar. Konakladıkları yerde bir hayvan sürüsü ve
sürünün başında da bir çoban vardır. Sürünün çobanı, kervanın Şam’dan geldiğini
anlayınca onlara:
-“Halifemize bir şey mi oldu?” diye sorar.
Kervandakiler:
-“Hayır, biz hareket ettiğimizde görevinin
başında idi.” derler.
Çoban aldığı cevaptan tatmin olmamış,
sıkıntılı ve son derece üzüntülüdür. Bu durumu yüz hatlarından belli olur. Ama
daha başka bir şey de sormaz. Kervan ise yola koyulur ve ileride bir köye
varır. Köyde halife Ömer b. Abdülaziz’in vefat haberini alan kervandakiler
şaşkına dönerler. Birden çobanı hatırlarlar. Çölün ortasında bir çoban
halifenin başına bir iş geldiğini nasıl bilmişti diye kendi aralarında
konuşmaya başlarlar. Kervanda bulunanlardan biri çok merak eder,
arkadaşlarından izin isteyerek çobanı bulmak için geri döner. Onu bıraktıkları
yere doğru hızla atını sürer. Çobanı bulur, çoban üzüntülü ve şaşkındır.
-“Hayırdır, bir şey mi unuttunuz burada?”
diye sorar.
-“Yok, sen halifenin başına bir iş mi geldi?
diye bize sormuştun. Biz de yok demiştik. Köye vardığımızda ise öğrendik ki
halife Ömer vefat etmiş. Sen bu haberi bu ıssız çölde nasıl öğrendin?”
Bu haberi duyan çoban ağlamaya başlar:
-“Ben uzun yıllar bu bölgede çobanlık
yapmaktayım. Ömer b. Abdülaziz halife olduğu günlerde, kurtlar sürümüze
saldırmaz oldu. Hayvanlarımızla, kurtlar birlikte dolaşıyordu. Bundan anladık
ki bu halife çok adil bir hükümdar olacak. Siz geldiğinizin bir gün öncesinde
kurtlar koyun sürümüze saldırdı, birkaç koyunumuz telef oldu. Bundan da anladık
ki, Ömer b. Abdülaziz dünyadan ayrıldı.”
Fazla söze ne hacet! Hadise ortada. İşte bu
Ömer, iki buçuk yılda bu düzeni sağladı. Allah ondan razı olsun, bizleri de
nail etsin inşallah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder