Gençlik bağa benzer!
Ne mutlu o kişiye ki, gençlik günlerini
ganimet bilir de borcunu öder. Yani dinî ve insanî vazifelerini yerine getirir.
Bedeni sapasağlam iken, yüreğinde de, vücudunda da güç ve kuvvet varken
kulluğunu yerine getirir. O gençlik çağı, yemyeşil ter ü taze bir bağa benzer.
Bol bol meyveler verir.
Kendi değerini bil!
Zavallı insan! Kendini gereği gibi
bilemedi, tanıyamadı. Çok ötelerden, yücelerden, ezel âlemine geldi; bu
noksanlar âlemine, bu kirli dünyaya düştü. İnsan kendisini ucuza sattı. O çok
değerli atlas bir kumaş gibi idi; tuttu, kendini bir hırkaya yamadı. Aziz dost!
Sen, tek bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin! Sen derin ve çok büyük bir
denizsin!
İnsanlık
vazifeni yap!
Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri
akar durur. Bu suretler ten bahçesini yeşertir. Gençlik; yapılmış, döşenip
dayanmış, tavanı yüksek, dört duvarı sağlam, onarmaya gereği bulunmayan bir eve
benzer. Ne mutlu ihtiyarlık günleri gelip çatmadan; hastalıklar, üzüntüler,
çaresizlikler yakasına yapışmadan insanlık vazifesini yapana…
Beden
bir misafirhanedir
Ey genç, şu beden bir misafirhanedir. Her
sabah o eve koşa koşa yeni bir misafir gelir. Sakın; “Bu misafir bana yük olur,
kalır.” deme. Biraz kalır, sonra yine geldiği gibi gider, yokluğa karışır. O
görünmeyen cihandan, gayb âleminden gönlüne gelirse, onu bir misafir say, onu
hoş tut, güler yüzle karşıla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder